Eğitim İş İzmir 3 Nolu Şube

Basında Şubemiz-Çocuklara Nakşibendi türbesinde ‘dini sohbet’

Sendika Haberleri

Basında Şubemiz-Çocuklara Nakşibendi türbesinde ‘dini sohbet’

26/02/2024-İzmir Menemen'de çocuklar Nakşibendi şeyhinin bulunduğu türbede sohbete götürüldü. İl Müftü Yardımcısı Kadıoğlu'nun duyurduğu etkinliğe siyasi parti temsilcileri ve eğitimciler tepki gösterdi.

 İzmir’in Menemen ilçesinde Safa Cami’nde geçtiğimiz haftalarda küçük yaştaki çocuklarla cuma sohbeti gerçekleştirildi. Çocuklar, Nakşibendi tarikati şeyhinin türbesinin bulunduğu camide Cuma sohbetine götürüldü. İzmir İl Müftü Yardımcısı Oğuzhan Kadıoğlu, yapılan ‘sohbeti’ sosyal medyada yaptığı paylaşımında “Nakşibendi şeyhlerinden Esad Erbili hazretlerinin manevi huzurlarında gerçekleşmesi ayrıca güzeldi” diyerek paylaştı.

Yenigün haber sitesinden Sıla Arabacıoğlu’nun haberine göre İzmir İl Müftü Yardımcısı Oğuzhan Kadıoğlu, daha önce Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, mesai ve ders saatlerinin cuma namaz saatine göre ayarlanmasını istemesinin ardından yaptığı açıklamalar ile gündeme gelmişti. Kadıoğlu, “Gençlerin cuma namazına alışmalarının önünde en büyük engel eğitim sistemimizdir. Okullarda cuma namazlarını din dersi öğretmenleri kıldırmalı. Hutbeleri özel hazırlanmalıdır. Türkiye geneli olmasa da belirli illerde uygulamaya başlamalıdır” ifadeleri ile laik eğitim sistemini hedef almıştı. Öte yandan Kadıoğlu hakkında 2017’de ‘FETÖ soruşturması’ yürütüldüğü eşinin de o dönem açığa alındığı kamuoyuna yansımıştı.

‘İzmir’e özel çalışma’

Başta İzmir olmak üzere camiler üzerinden çocuklara yönelik çalışmalar yürütüldüğünü söyleyen Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk, “İzmir gibi AKP’nin asla kazanamayacağı kentlerde özel olarak çocuklar ve gençler örgütlenmeye çalışılıyor” dedi. Çubuk yaşananlarla ilgili şunları söyledi:

“ÇEDES de bunun bir parçası. Temelde uzun zamanda dindar ve kindar nesil yetiştirme projesi üzerinde çalışıyorlar. Bu çocuk ruh sağlığının bütünlüğünü parçalıyor ve hiçe sayıyor. Maket mezara ağıt yaktırmak, cenaze namazı kıldırmak, gelinlik giydirmek, çocukları silahlandırılıp şehitlik mertebesine ulaştırmak gibi tuhaf şeyler de yapıyorlar. Hem ÇEDES’in hem de bu bahsettiğim tuhaf etkinliklerin hem de çocukların camiye götürülmesinin kendini bilmez birilerinin yaptığını değil bunun planlı ve programlı olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. Cami ve okul arasındaki farkın ortadan kaldırıldığını söyleyen Burcugül Çubuk, “Öğretmen ve veli eğitim sisteminden dışlamaya çalışıyor. Menemen’de yaşanılan da bunun bir tezahürü. Dün Fetullah Gülen idi, bugün başka isimler. Ama temelde yapılan aynı şey; ırkçılık, kadın ve emek düşmanlığı… Ve bunları savunuculuğunu yapacak gelecek nesilleri örgütlemeye çalışıyorlar”

‘Hem laikliğe hem geleceğe hakaret’

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in tarikat ve cemaatlerle imzalanan protokollerin devam edeceği yönündeki ifadelerine dikkat çeken Eğitim-İş 3 No’lu Şube Başkanı Sevda Ketenci de tepkisini şu sözlerle dile getirdi:

“Bu açıklama eğitim dışındaki yapılar çok cesaretlendi ve çocuklarımızın eğitim yuvasına müdahale etmeye başladılar. Eğitim, politik bir durumdur, ülkenin planıdır ama eğitimin tarikat ve cemaatlere teslim edilmesi hem laikliğe hem geleceğe hakarettir. Ders saati içinde böyle bir durum varsa zaten suçtur, bunların bir takım güç odaklarının eliyle yapılmasını kabul etmiyoruz. Sadece okulları değil velileri de uyarmamız lazım. Veliler, çocuklarının öğretmen dışında kimseyle aktivite yapmasına izin vermemeli. ÇEDES için de çocuklarını sınıftan çıkartılamaması için dilekçe vermeleri gerekiyor. Biz bu durumların örneğini FETÖ döneminde gördük, hep söylüyoruz merdiven altında yapılan etkinlik ve eğitimlerin sonucu çok ağır oldu bu ülkede. Tekrar yaşanmaması için çocukları tarikat ve cemaatlere değil bilime emanet etmek zorundayız”

Haber:ZEMİN GAZETE

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

ARTIK YETER! CAN KORKUSUYLA ÇALIŞMAK İSTEMİYORUZ! CAN GÜVENLİĞİMİZ SAĞLANSIN, GEREKLİ TEDBİRLER ALINSIN!

Millî Eğitim Bakanlığı ve siyasi iktidarın eğitim emekçilerine yönelik söylem ve yaklaşımları ile Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinden emeğimizin değersizleştirildiği, mesleğimizin itibarsızlaştırdığı koşullarda, savaşlarda bile hedef alınmayan eğitim emekçileri okullarda şiddetin hedefi olmaya devam etmektedir.

 

Önceki gün ömrünün büyük bölümünü eğitime ve öğrencilerine adamış olan bir meslektaşımızı hayattan ve öğrencilerinden koparan ne basit bir öfke krizi ne failin öğrenci oluşu ne de failin uyruğu ile ilgilidir.

 

Bugüne kadar eğitimden sorumlu olanların yaptıkları açıklamalarda eğitimde yaşanan olumsuzlukların sorumlusu olarak öğretmenleri göstermesi, CİMER uygulamasının bizlere karşı bir sopaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli/öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur.

 

Bu ülkede okulda öğretmen öldürüldü! Söz bitti! Şiddetin, cinayetin tek bir faili olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

 

Cinayetin arkasındaki zihniyet, bizleri ötekileştiren, her fırsatta tehdit ederek hedef haline getiren, mesleğimizin itibarını ayaklar altına alanlardır. "Bir toplumun uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür."

 

Öğretmenler, toplumun temel taşlarını döşeyen, gelecek nesilleri yetiştiren ve aydınlık bir geleceğe rehberlik eden mimarlardır. Öğretmene yapılan her saldırı, tüm topluma ve ülkenin geleceğine yapılmış bir saldırıdır. Unutmayalım ki, eğitimsiz bir toplum, karanlığa mahkumdur.

 

Buradan Milli Eğitim Bakanı’na soruyoruz;

 

  • Okulda şiddeti önlemek için daha kaç eğitim emekçisinin can vermesi gerekiyor?

 

  • İktidarın ve MEB’in plansızlığı nedeniyle okullarımız güvenlik açısından ciddi risk altındadır.  Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızla mı ödeyeceğiz? 

 

Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Her suç gibi bu suçun da azmettiricileri olduğunu biliyor ve onları çok iyi tanıyoruz.

 

-Daha önce defalarca yaşadığımız cinayetler gibi bu son bu cinayetin de azmettiricileri;  öğretmenler çalışmıyor gibi yanlış bir algıyı toplumda yaymaya çalışanlardır.

 

- Bizleri bugün okullarımızda açık hedef haline getirenler;  liyakatsiz şekilde atandıkları koltukları bir hükümdarlık alanı gibi kullananlar, her fırsatta bizleri aşağılamaya çalışan mülki amirlerdir. Öğretmenliğin aynı zamanda bir uzmanlık mesleği olduğunu görmezden gelenlerdir. Okullarda şiddeti körükleyenler; eğitime dair eleştiri ve önerilerimize yıllardır kulak tıkamakta ısrar edenlerdir.

 

- Bizleri hedef haline getirenler; her fırsatta emeğimizi küçümseyenler, mesleğimizi itibarsızlaştıranlardır.

Bugün eğitim emekçilerinin canlarından endişe ederek okula gidiyor olması işte bunların eseridir. Bunun için atılması gereken ilk adım bu zihniyetin kökten değişmesidir.

 

  • Okullardaki şiddetin arkasındaki nedenler ortaya çıkarılmalı,  eğitim emekçilerinin can güvenliği sağlanmalıdır.

 

  • Okulda şiddetin son bulması için MEB’i acilen harekete geçmeye ve önlem almaya çağırıyoruz.

 

  • Okullarda yaşanan şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için bir an önce eğitimde şiddet yasası çıkarılmalıdır.

 

  • Eğitim kurumlarının tümünde, şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı hazırlanmalıdır.

 

  • Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır.

 

  • Özel ya da devlet okulu fark etmeksizin, derhal tüm okulların güvenliği sağlanmalıdır.

 

  • Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK’ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır.

 

  • İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içeriklerle doldurulan müfredat yerine şiddetin çağdışı ve yanlış olduğunu öğreten, toplumsal yaşam dersleri içeren öğretim programları hazırlanmalıdır.

 

Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyor, can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz!

 

ARTIK YETER! CAN KORKUSUYLA ÇALIŞMAK İSTEMİYORUZ!

DEVAMI

ARTIK YETER, YAŞAMAK İSTİYORUZ

Eğitim emekçileri olarak kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyoruz. Can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz! Artık yeter! Yaşamak istiyoruz!
Eğitimde şiddete karşı çıkmak için,

8-9 Mayıs tarihlerinde iş yerlerimize siyah giyerek ve kokartlarımızla gidiyoruz,

10 Mayıs Cuma günü iş bırakıyor ve Ankara’da Adalet Bakanlığı önünde Genel Merkez düzeyinde, illerde şube ve temsilcilikler düzeyinde adliye binalarının önünde basın açıklaması yapıyoruz. 
Eğitim iş kolunda örgütlü tüm sendikaları ve kamuoyunu birlikte şiddete karşı daha yüksek tepki göstermeye çağırıyoruz.

MERKEZ YÖNETİM KURULU

 

Pankartı indirmek için tıklayınız

Çoklu kokartı indirmek için tıklayınız

Kokartı indirmek için tıklayınız

MYK Eylem Kararı için tıklayınız

DEVAMI

Etkinlik Takvimi

Foto Galeri

  • 10 MAYIS 2024 İŞ BIRAKMA EYLEMİ
  • Şube Etkinliklerimiz
  • 1 Mayıs 2014

Videolar

  • 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ FİLMİ
  • Eğitim İş 10. Yıl Filmi
  • KURULUŞUMUZUN 9. YILINI KUTLUYORUZ
  • Eğitim-İş Sinevizyon Şubat – 2013